Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargılamalarda Tarihî Süreç

Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargılamalarda Tarihî Süreç
Sosyal medyada paylaş: Facebook Twitter WhatsApp Telegram

Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargılamalarda Tarihî Süreç

1960’lı yıllardan bugüne Türkiye'de faaliyet gösteren Hizb-ut Tahrir, çalışma metodu ve faaliyetleri bağlamında hiçbir şekilde yöntem değişikliği yapmadı. Fikrî ve siyasi çalışma yapan Hizb-ut Tahrir hiçbir suretle cebir ve şiddet kullanmadı, tasvip etmedi ve bunları reddetti. Hizb-ut Tahrir hakkındaki ilk yargılama dosyası 1967 yılında açıldı. O dönem meşhur 163. madde kapsamında Sıkıyönetim Mahkemeleri’nce yargılamalar yapıldı ve Hizb-ut Tahrir üyelerine 6 aylık cezalar verildi. Daha sonra 163. madde ve Sıkıyönetim Mahkemeleri yürürlükten kalkınca, yerine gelen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında Devlet Güvenlik Mahkemeleri yargılamalar yaptı. Devlet Güvenlik Mahkemelerince Hizb-ut Tahrir “silahsız terör örgütü” kabul edilerek cezalar 36 aya çıkarıldı. Ardından 2003 yılında AB Uyum Yasaları kapsamında Terörle Mücadele Kanunu’na “cebir ve şiddet ön şart” olarak konulunca, Hizb-ut Tahrir dosyaları kanunun kapsamı dışında kaldı ve devam eden dosyaların tamamı düştü. Bu nedenle cezaevlerinde bulunan tüm tutuklu ve hükümlüler tahliye edildi.

2006 yılında ise 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda yeniden değişiklik yapılarak “silahsız terör örgütü” tanımı kanundan çıkarıldı. Çünkü bir terör örgütünün cebir ve şiddeti yöntem olarak benimsemesi ve silahlı eylem yapması gerekiyordu. Esasen bu değişikliğin Hizb-ut Tahrir yargılamalarına lehte yansıması gerekiyordu, lakin öyle olmadı. Yasa ve kanun açık ve net olmasına, Hizb-ut Tahrir hiçbir zaman cebir ve şiddete başvurmamasına ve silahlı mücadeleyi reddetmesine rağmen, adeta bir FETÖ karargâhına dönmüş olan Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin hukuk dışı içtihatları gerekçe gösterilerek ceza kararları verilmeye devam edildi.  

Türkiye’de 1980 askerî darbesinden günümüze kadar devamlı olarak “demokratikleşmeye, insan hak ve özgürlüklerinin genişletilmesine ve ifade özgürlüğünün korunmasına” yönelik yasalar çıkartıldı. Yani bu manada değişen tüm kanunlar müspet ve Hizb-ut Tahrir lehine oldu. Ancak Hizb-ut Tahrir davalarında çıkan kararlar her ne hikmetse bunun tam tersine katlanarak arttı. Örneğin; darbe zamanı Sıkıyönetim Mahkemeleri 6 ay, sonrasındaki Devlet Güvenlik Mahkemeleri 36 ay, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ise 7.5 yıl cezalar verdi ve verilmeye devam ediliyor. Bunun tek dayanağı ise Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin aldığı içtihat kararlarıdır.

KANUNA AYKIRI OLAN YARGITAY’IN İÇTİHAT KARARLARI  

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ilki 19.04.2004 tarihinde, ikincisi 24.04.2008 tarihinde olmak üzere iki ayrı içtihat kararı aldı. Daire açıkça niyet okuması yaparak özetle şöyle dedi: “TMK’daki terör tanımı belli olmakla birlikte, Hizb-ut Tahrir bu tanıma uymasa da, yani cebir ve şiddet yöntemini benimsemese de örgütün niteliği ileride şiddete başvuracağını göstermektedir.”

Somut bir gerekçeye dayanmayan, varsayımlar üzerine kurulu olan ve adeta “ben böyle yaptım oldu” kabilinden olan bu içtihat kararı neticesinde 2001 ile 2017 yılları arasında 200'ün üzerinde soruşturma dosyasında cezalar verildi. Bu garabet karar ile yargılanan 400’den fazla kişiye toplamda 2000 yıla yakın ceza verildi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin aldığı bu içtihat kararlarını, yerine geçen 16. Ceza Dairesi de devam ettirdi. 2017 yılında 13 ayrı dosyada yargılanan 105 kişi hakkında verilen 660 yıllık ceza Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından aynı gerekçeler ile onandı.

ANAYASA MAHKEMESİ: “YARGILAMALARDA HAK İHLALİ VAR”

Hizb-ut Tahrir yargılamalarındaki en önemli gelişme Anayasa Mahkemesi’nin 2018 yılında başvurucu Yılmaz ÇELİK hakkında verdiği hak ihlali kararı oldu. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun Resmi Gazete’de yayınlanan 19.07.2018 tarihli Yılmaz ÇELİK kararı, yargılamalarda hak ihlali yapıldığını gösterdi. AYM bu genel kurul kararından sonra Hizb-ut Tahrir ile ilgili 6 ayrı başvuruyu daha değerlendirdi ve sonuca bağladı. AYM, bu dosyalardaki kararlarda da hak ihlali olunduğuna hükmetti.

ANAYASA MAHKEMESİ’NİN HAK İHLALİ KARARLARI VE GEREKÇELERİ

1- Genel Kurul Kararı (2014-13117) 

Anayasa Mahkemesi’nin bu hak ihlali kararı, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yılmaz Çelik hakkında yürüttüğü iki ayrı yargılama hakkındadır. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Yılmaz ÇELİK hakkında ilki 07.04.2011 tarihinde, ikincisi 13.12.2011 tarihinde Hizb-ut Tahrir’e üyelik suçlaması ile ayrı ayrı 7.5 yıl hapis cezası vermiştir. Mahkeme bu kararlarına ise Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin içtihadını gerekçe göstermiştir. Anayasa Mahkemesi ise Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kendi kararını dayandırdığı Yargıtay ilamında Hizb-ut Tahrir’in neden terör örgütü kapsamında değerlendirildiğinin somut olarak tespit edilmediğini söylemiştir.

Anayasa Mahkemesi ihlal kararlarının gerekçesinde şöyle geçmektedir:

“Terör örgütlerinin ideolojilerinin, ulaşmayı hedefledikleri nihai amaçlarının, toplum ve devlet hayatına yönelik eleştirilerinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerle ilişkili yönlerinin bulunması mümkündür. Ancak terör örgütlerinin söz konusu olduğu durumlarda ilk olarak değerlendirilmesi gereken, örgütün temel haklar kapsamında kaldığı iddia edilen fikirleri değil amaçlarına ulaşmak için anayasal bakımdan korunması mümkün olmayan şiddet yöntemlerine başvurup başvurmadığıdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinden terör örgütünün varlığını veya sanıkların örgütle olan ilişkilerini ikna edici biçimde değerlendirmelerini beklemektedir. Bu değerlendirmelerin ise öncelikle adil yargılanma hakkı kapsamında kaldığı açıktır.”

“Öte yandan derece mahkemelerinde yürütülen yargılama süreci, tarafların iddia ve savunmaları ile mahkemelerin kararları ve başvuru formu dikkate alındığında asıl vurgunun terör örgütüne üye olma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı üzerine yapıldığı anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle başvurucu hakkındaki soruşturma ve yargılama süreçlerinde bahse konu örgütün ideolojisi, savunduğu fikirler ve eylem tipi değerlendirmeye tabi tutulmamış; önceki mahkeme kararlarında Hizb-ut Tahrir'in bir terör örgütü olarak kabul edildiği olgusundan hareket edilerek başvurucunun söz konusu örgütün üyesi olup olmadığı üzerine yoğunlaşılmıştır. Bu sebeple derece mahkemelerinde yapılan yargılamalarda mesele Anayasa Mahkemesi tarafından ifade özgürlüğü yönünden bir değerlendirme yapmayı mümkün kılacak şekilde ele alınmamıştır.”

“Bu bağlamda ilk derece mahkemelerinin ve Yargıtay’ın Hizb-ut Tahrir örgütünün bir terör örgütü olup olmadığına yönelik hiç değilse bir kere değerlendirmede bulunması, gerekçelerini başvurucunun temel iddiaları ile mahkemelerin resen tespit edecekleri ve yargılamanın doğasının gerektirdiği sorulara cevap verebilecek nitelikte hazırlaması gerekirken bunu yapmadıkları anlaşılmıştır.”

“Sonuç olarak somut olayda başvurucu tarafından ileri sürülen ve yargılamanın sonucunu değiştirme ihtimali bulunan iddiaların dikkate alınmaması ve gereği gibi değerlendirilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”

2- Anayasa Mahkemesi Daire Kararları: (2014/13516, 2014/12920, 2018/568, 2018/1332, 2018/1340, 2018/3464 Numaralı Dosyalar)

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun Yılmaz ÇELİK hakkında verdiği ihlal kararından sonra 6 ayrı başvuruda ilgili daireler de hak ihlali kararları vermiştir. Bu kararların hepsinde de AYM Genel Kurulu’nun verdiği ve Resmi Gazete’de yayınlanan Yılmaz ÇELİK hakkındaki ihlal kararına vurgu yapılmaktadır.   

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi ihlal kararında başvurucuların “Anayasa’nın 36. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.” şeklinde bir karar verilmiştir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINA RAĞMEN HİZB-UT TAHRİR YARGILAMALARI ve DEVAM EDEN HUKUSUZLUK

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu hak ihlali kararlarından sonra Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/174 Esas yine Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/483 Esas ve Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/392 Esas sayılı dosyalarında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu hak ihlali kararları emsal alınarak yeniden yargılanma yapılmış ve tüm sanıklar hakkında beraat kararları verilmiştir. Ancak bazı yerel mahkemeler verilen bu 7 ayrı hak ihlali kararına rağmen AYM kararına direnip Yargıtay’ın hukuk dışı içtihat kararını gerekçe göstererek yeniden yargılama taleplerini reddetmişlerdir. 

Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi 2009/4 Esas ve Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi 2018/413 Esas sayılı dosyalarda CMK 311 gereğince Anayasa Mahkemesi kararları emsal gösterilerek yapılan yeniden yargılanma ve tahliye talepleri reddedilmiştir. Böylece Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi 3 kişinin, Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 6 kişinin cezaevinde kalmasına hükmetmişlerdir.

AYM’nin hak ihlali kararı verdiği Yılmaz ÇELİK dosyasında ise Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 30.11.2020 tarihinde yapılan yeniden yargılanma karar duruşmasında mahkeme heyeti Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararını hiçe sayarak yeniden eski cezanın verilmesine karar vermiştir. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi yine o malum bildik hukuk dışı Yargıtay içtihat kararını gerekçe göstererek Yılmaz ÇELİK hakkında 7,5 yıl ceza vermiştir. Dikkat edilirse aynı mahkeme yani Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali ve yeniden yargılanma kararı verdiği Yılmaz Çelik’i tahliye eden mahkemedir. Tahliye kararında aynen şu ifadelere yer verilmişti: “Yargılamasında hak ihlali yapılmıştır, verilen ceza somut hiçbir gerekçeye dayanmamaktadır, sanığın terör örgütü üyeliği suçunu işlediğine dair delil ve gerekçe ortaya konulmamıştır, sanığın eylemleri fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir, bu saiklerle kaldığı cezaevinden tahliye edilmelidir.” Yani Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi AYM’nin Yılmaz Çelik ile ilgili verdiği ihlal kararını o dönem bizatihi uygulamaya koyan mahkemedir. Fakat aynı mahkeme AYM’nin hak ihlali gerekçelerine dair herhangi hiçbir izahat yapmadan 30.11.2020 tarihinde gerçekleştirdiği karar duruşmasında Yılmaz ÇELİK hakkında 7,5 yıl ceza vermiştir.

SONUÇ

2018 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından Hizb-ut Tahrir yargılamalarındaki dosyalarda 7 ayrı hak ihlali kararı verilmesine rağmen yeniden yargılamalardaki hukuksuzluk hâlâ devam ediyor. AYM’nin Yılmaz ÇELİK ile ilgili hak ihlali kararı verdiği dava dosyalarından birinde yeniden yargılamayı yürüten Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararını tanımayarak eski cezayı (7,5 yıl)  yeniden hükme bağladı. 30.11.2020 tarihinde yapılan karar duruşmasında verilen karar ile Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi AYM kararlarının bağlayıcılığını dikkate almamış oldu.  Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi yürüttüğü yeniden yargılama sürecinde nasıl bir gerekçeye ulaştı ki AYM’nin verdiği hak ihlali kararını hiçe sayarak eski hükmü tekrar verdi? Hizb-ut Tahrir cebir ve şiddet yöntemine mi başvurdu? Hayır! Yılmaz ÇELİK’in bir terör suçu işlediğine dair yeni bir tespit ve tahkik mi yapıldı ki bu ceza verildi? Hayır! Ancak Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi hukuksuz bir şekilde yine o eski Yargıtay 9. Ceza Dairesi içtihat kararını gerekçe gösteriyor.

Dolayısı ile bütün bu hukuki süreç Hizb-ut Tahrir ile ilgili yargılamalardaki çelişkileri açık şekilde ortaya koymaktadır. Yasa ve kanunlara aykırı ve Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararlarına rağmen Hizb-ut Tahrir üyeleri hakkında bazı ilk derece mahkemeleri hâlâ ceza kararları vermeye devam ediyor. Hâlbuki Anayasa Mahkemesi ihlal kararları Hizb-ut Tahrir üyesi olmaktan dolayı ceza alan tüm kişiler için esas alınmalı ve tüm dosyalarda emsal kabul edilmelidir.

Hizb-ut Tahrir Yargılamaları Ve Yaşanan Hukuksuzluklar

Sosyal medyada paylaş: Facebook Twitter WhatsApp Telegram


Hakkımızda

Bu kampanya yıllardır yargı zulmüne maruz bırakılan Hizb-ut Tahrirli Müslümanların yaşadığı zulümlere dikkat çekmek için başlatılmıştır.


[email protected]

0312 229 77 91



Son Güncellenenler


Network Yazılım