MEDYADA YZ

ÖzgürDer Genel Başkanı Rıdvan Kaya "Yargıtay'ın 2004 yılında verdiği karar üzerinden pek çok zulüm üretiliyor. Yargıtay'ın 2004 ve öncesinde verdiği o kadar çok zulüm kararı var ki! Bu kararlardan bugün ki iktidarı temsil edenlerin kendileri de muzdarib oldular. Yargıtay kararı balyoz davasında da vardı, ve bu karar bozuldu, darbeye teşebbüs eden insanlar dışarı çıktılar. Yargıtay kararını bize alın yazısı gibi, kutsal hüküm gibi sunuyorlar. Yargıtay 2004 yılında yanlış karar vermiştir. Bu kararın değişmesi lazım. Adalet bakanlığının buna müdahale etmesi lazım"

MazlumDer Genel Başkanı Av. Kaya Kartal "Anayasa Mahkemesi mevcut gerekçelerle Hizb-ut Tahrir'in terör örgütü sayılamayacağına ifade ederek hak ihlali kararı verdi. Bazı mahkemeler bu karara uyup yeniden yargılama kararları verdi bazı yerel mahkemeler reddetti bazıları beraat ile sonuçlandı bazı dosyalarda ise tekrar aynı cezalar verildi. 9 ayrı hak ihlali kararına rağmen halen ceza veriliyor olması hukuk açısından facia niteliğinde."

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Büro Başkanı Mahmut Kar "2017 yılında Yargıtay, 137 kişinin toplamda 715 yıl cezasını onadı. 2018 yılında Anayasa Mahkemesinden 9 ayrı hak ihlali kararı çıktı ve yeniden yargılama süreçleri başladı. Ağırlıklı olarak dosyalarda beraat kararları çıktı, ancak Anayasa Mahkemesinin ihlal kararını dikkate almayan ve eski cezaları vermeye devam eden mahkemeler de var. Bu Mahkemelerden Yargıtay'a giden 10 ayrı dosyada 33 kişi 140 yıla yakın ceza ile yargılanıyor."

Bizler bu yargılama biçiminin baştan beri hukuki değil, siyasi olduğunu hep söylüyoruz. Aslında AYM kararına bile ihtiyaç olmadan, sadece 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası (TMK) göz önünde bulundurulsa, bu yasada sayılan cebir, şiddet vb. yöntemlerin, Emniyet bilgi notlarında da yer aldığı gibi, hiçbir şekilde faaliyetlerimizde yer almadığı aşikardı.

Daha önce hem dosyanın bulunduğu İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne hem de üst mahkeme olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne Anayasa Mahkemesi Hak İhlali kararı gerekçe gösterilerek verilen yeniden yargılama talep dilekçeleri reddedilen Ömer GÖK hakkında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi bugün itibariyle (02.02.2021) hükmün infazının durdurulması kararı verdi.

Anayasa Mahkemesinin bu kararından sonra, Yargıtay tarafından cezaları onanmış olan Hizb-ut Tahrir mensuplarının dosyalarının hemen kapanması, şu anda cezaevinde bulunan Hizb-ut Tahrir mensuplarına da bu kararın emsal teşkil ettirilmesi suretiyle bu kardeşlerimizin hemen serbest bırakılmaları gerekirken; bırakın cezaevindekilerin çıkarılmasını, yeni kardeşlerimiz bu karara rağmen maalesef tutuklanıp cezaevine gönderildiler. Hatta şu an cezaevinde yatan kardeşlerimizden bazıları bu kararı emsal göstererek tahliye edilmeleri için yerel mahkemelere başvurmuş fakat mahkemelerden ret cevabı almışlardır.

Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Hizb-ut Tahrir hakkında dikkat çekici bir karar verdi. Yargıtay’ın daha önce Hizb-ut Tahrir hakkında vermiş olduğu kararın eleştirildiği ve Anayasa Mahkemesi tarafından bazı Hizb-ut Tahrir üyeleri hakkında verilen hak ihlali ve yeniden yargılama kararlarına atıf yapılan mahkeme kararında, Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti oy birliğiyle sanık Mücahit Bozkır’ın beraatına karar verdi.

Köklü Değişim Medya Genel Koordinatörü ve Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, Hizb-ut Tahirir’e karşı uygulanan sistematik yargı zulmünü ve son olarak savcılığın engellenen “Dünya Hilafete Neden Muhtaç” konferansı konuşmacıları için istediği 52,5 yıllık hapis cezasıyla imza attığı hukuk skandalını Rehber TV ve İLKHA’ya değerlendirdi.

Yahu, olur da iş oraya varırsa, orasına Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi filan bakar; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve diğer ilgili makamların, mutasavver hilafet devletine yakıştırdıkları muhayyel bir uluslararası hukuk meselesini dert ederek, şiddetin ş’sine dahî bulaşmayan Hizb-ut Tahrir’e terörist yaftası yapıştırması, dünyanın hilafete muhtaç olduğu fikrini örgütlü bir şekilde savunuyorlar diye insanlara terörist muamelesi yapması olacak şey mi?

Geçtiğimiz hafta Antalya’da gözaltına alınan 14 masum Müslümandan 11’i sırf fikir ve düşünceleri yüzünden çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı. Türkiye'nin birçok şehrinde olduğu gibi Antalya'da da fikrî ve siyasi olarak İslâmi davet çalışması yürüten , cebir ve şiddete bulaşmadığı emniyet ve istihbarat raporlarıyla ispatlanan ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararlarına rağmen Hizb-ut Tahrir’e yönelik zulüm sürdürülüyor.

Cebir ve şiddet yöntemini çalışma metodu olarak asla kabul etmemesine, bugüne kadar maddi hiç bir eylemi olmamasına, aksine fikrî ve siyasi bir çalışma yapmasına rağmen, Hilâfet düşüncesini topluma davet olarak taşıdığı için Hizb-ut Tahrir ile çalışan Müslümanlar dünden bugüne hep ağır hukuksuzluklar ile karşı karşıya kaldılar.

Hal böyle iken bizim yüksek yargı kurumumuz, kanunlara, içtihatlara ve evrensel hukuk ilkelerine göre değil, (Azınlık Raporu filminin senaristinin kulaklarını çınlatalım) önlerindeki küreye bakarak mucizevi kehanet yeteneklerine göre karar verdikleri için Hizb’ut Tahrir’in terör örgütü olduğuna karar verebiliyor.

Anayasa Mahkemesi’nin hakkında Hak İhlali Kararı ve yeniden yargılama kararı verdiği Yılmaz Çelik’in Tahliye edildi ve Yılmaz Çelik Değişim TV'de Siyasi Bakışlar Programına konuk olarak yargı zulmünü değerlendirdi. Yılmaz ÇELİK'in avukatı Mustafa KOCAMANBAŞ'da programa bağlanarak süreci hukuki olarak değerlendirdi.

Nihayet, AYM çıkıyor ve ilk derece mahkemelerine ve Yargıtay’a şunu diyor: Hele bi’ anlatın, Hizb-ut Tahrir’in terör örgütü olduğuna nasıl karar verdiniz? Çünkü tek bir şiddet eylemleri tespit edilmiş değil. Şiddete teşvik eden kışkırtıcı söylem söz konusu değil. Bu nasıl terör örgütü belli değil.

Yani diyor ki, şimdiye kadar hiç şiddet kullanmadılar ama ilerde bir gün kullanabilirler. Bir tarafta bizim bilgisayarcı Bülent, ‘gelecekte bir gün şiddet kullanabilir belki’ diye 7.5 yıla mahkum edilip cezaevine gönderiliyor. Diğer tarafta da ülke, MHP’nin af önerisini konuşuyor. Cezaevlerindeki gayri insani koşullar, sıkışıklık gerekçe gösterilerek…

Bülent Kurşun, Mustafa Patan, Yılmaz Çelik, Murat Savaş ve onlarca Hizb-ut Tahrir üyesi genç bir gün mutlaka özgürlüğüne kavuşacak. Onlar, başlarına gelen bu musibetin Allah Subhanehu Ve Teâlâ’nın bir imtihanı olduğunun farkındalar. Tabii zalimler için de bu bir imtihan. Öyle bir imtihan ki bugün kendilerine ceza veren hâkimlerle aynı cezaevlerinde kalıyorlar. Bu yiğit gençler, tutuklanırken nasıl ki başlarını önlerine eğmedilerse, çıktıklarında da öylece başları dik bir şekilde çıkacaklar.

Bu kararlar ile Müslümanlara bir kez daha ‘düşman ceza hukuku’ uygulanmıştır. Bu kararlar, darbe dönemlerinde verilen cezaların bile üzerinde ağır cezalardır. Bu kararlar, Cumhuriyet tarihinin kara bir lekesi olan İstiklal Mahkemeleri’nin devamı niteliğinde olan kararlardır. Bu kararlar, Müslümanlara karşı hukukun uygulanmadığının, düşman ceza hukukunun uygulandığının somut göstergesidir. Hiçbir insaf, vicdan sahibi kişi bu kararların hukukla, adaletle, yasa ile ilgili olduğunu iddia edemez…

Yargıtay 16. Ceza Dairesi Üyelerinden Yargıç Mustafa Kurtaran, Hizb-ut Tahrir ile ilgili Yargıtay'ın verdiği onama kararına muhalefet şerhi koydu ve red oyu verdi. Hizb-ut Tahrir'in Terör Örgütü Kapsamında değerlendirilemeyeceğini 38 sayfalık muhalefet şerhi ile detaylandırdı. Bahadır Kurbanoğlu bu hukuk dersi niteliğindeki bu muhalefet şerhini Hilal TV'de Sözü Esirgemeden programında değerlendirdi.

Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Müdürlüğü, mahkemelere öteden beri sunduğu raporlarda ‘Bu örgütün şiddetle alâkası yok’ deyip duruyor ama Hizb-ut Tahrir üyeliği yine de suç sayılıyor. Niçin ama, niçin? Bir ara “silahsız terör örgütü” tanımı vardı kanunda; o tanıma da uymuyor bu örgüt. FETÖ gibi, devlete adam sokmak için sınav sorularını mı çalmış? Paralel devletçiliğe mi tevessül etmiş? Hükümeti devirmek için sinsice tezgâhlar mı kurmuş?

Grubun, yayınlarında faaliyetlerinde ve 60 yıllık geçmişinde cebir ve şiddete başvurmadıklarını ve asla başvurmayacaklarını beyan etmesi işe yaramıyor. Sadece yürürlükteki kanunlar değil bu davalar kapsamında Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Dr. Ümit Kardaş ve Doç. Dr. Türkan Sançar’dan alınan ve yargılamaların usulsüz olduğunu belgeleyen bilimsel raporlar da ezilip geçiliyor.

Hizb-ut Tahrir Türkiye tarafından 05 Mart 2017 tarihinde İstanbul'da düzenlenmesi planlanan ‘Dünya Hilafet'e Neden Muhtaç?' temalı konferans konferansa iki gün kala iptal edildi. Konferans iptalinin ardından Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ve Köklü Değişim Dergisi Yazarı Osman Yıldız gözaltına alındı.

28 Şubat sürecinde İslami kimliğinden ötürü yargılanan Müslüman tutsakların ve ailelerinin yaşadıkları zulmü belgeleyen bir yapım olan, yönetmenliğini Kevser Çakır Demir’in yaptığı “Derdest” belgeselinin ilk gösterimi yapıldı. Gösterim için tertiplenen programda Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut KAR'da katılarak bir konuşma yaptı.

Ayhan Aladağ ile alakalı sosyal medya üzerinden “Ayhan Aladağ serbest bırakılsın. Hemen şimdi!” başlıklı bir kampanya başlatıldı. kokludegisim.net Erzurum’da yaşayan ve arabasında birkaç adet İslam Nizamı adlı kitap bulundurduğu için tutuklanan Ayhan Aladağ ile alakalı sosyal medya üzerinden “Ayhan Aladağ serbest bırakılsın. Hemen şimdi!” başlıklı bir kampanya başlatıldı.

Hizb-ut Tahrir’li Müslümanlara Yargı Zulmü derken şimdide polis zulmü eklendi. Dün akşam saatlerinde 6 Hizb-ut Tahrir’li Müslüman, Yargı Zulmune Dur De! kampanyası çerçevesinde Ankara’nın Keçiören ilçesi, Dutluk semtinde İmza standı açtı. Ardından polis ekipleri gelerek herhangi bir uyarıda bulunmadan apar topar gözaltı işlemi gerçekleştirdi. Olayın duyulmasının ardından Sosyal Medya’dan birbirleri ile iletişime geçen Müslümanlar büyük kalabalıklarla Keçiören İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde toplandı.

Ve devreye Yargıtay giriyor. Adana 2 Nolu DGM’nin yukarıda zikrettiğimiz beraat kararının temyiz edilmesi üzerine önüne gelen dosyaya ilişkin olarak Yargıtay 9. Ceza Dairesi 19.04.2004 tarihinde Hizbut Tahrir örgütünün TMK’nın 1. Maddesinde tarif edilen terör örgütü tanımına uyduğunu söyleyerek beraat kararını bozup, dosyayı geri gönderiyor. Yargıtay 9. Ceza Dairesi üyeleri iddialarını kanıtlayacak ya da destekleyecek herhangi bir çaba içerisine girmiyorlar. Böyledir deyip geçiyorlar. İzaha gerektirmeyen bir durum söz konusu demek ki!   


Hakkımızda

Bu kampanya yıllardır yargı zulmüne maruz bırakılan Hizb-ut Tahrirli Müslümanların yaşadığı zulümlere dikkat çekmek için başlatılmıştır.


[email protected]

0312 229 77 91



Son Güncellenenler


Network Yazılım