Eski Yargıtay Başkanı Prof.Dr. Sami Selçuk'un Hizb-ut Tahrir Hakkında Hazırlamış Olduğu Bilimsel Mütaala

Eski Yargıtay Başkanı Prof.Dr. Sami Selçuk'un Hizb-ut Tahrir Hakkında Hazırlamış Olduğu Bilimsel Mütaala
Sosyal medyada paylaş: Facebook Twitter WhatsApp Telegram

Eski Yargıtay Başkanı Prof.Dr. Sami Selçuk'un Hizb-ut Tahrir Hakkında Hazırlamış Olduğu Bilimsel Mütaala

Bilimsel Mütaalanın Orjinal Metni

Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami SELÇUK ‘un Hazırladığı Bilimsel Görüşten Kesitler

BİRİNCİ BÖLÜME ÖZGÜ ARA SONUÇ VE TANI (TEŞHİS)

1-Hizb-ut Tahrir, yeryüzünde İslam’ın bütün kurum ve kurallarıyla egemen olması için hilafet devletini (raşid-i hilafet devleti) kurma amacım taşıyan ve bu nedenlerle İslamcı ve değişimci (uç, radikal) bir örgüttür.

2-Bu amaç çerçevesinde örgüt, faşizmi, komünizmi, kapitalizmi, sosyalizmi, halk egemenliğine ve laiklik ilkesine yaslanan cumhuriyet ve demokrasiyi de “küfür ideolojileri” olarak görmektedir. “Egemenlik kayıtsız şartsız halkındır” ilkesinin yerini “hüküm sadece Allah’ındır” anlayışına bırakması gerektiğine inanmaktadır...

3-Dolayısıyla Turkiye Cumhurıyetı Anayasası laıklık ilkesini bemmsedigı ve bu düzeni benimseyen devletlerle ilişki kurduğu, Avrupa Birliğine girmeyi amaçladığı için Türkiye Cumhuriyeti devletini İslam kamu hukukuna göre zorunlu olarak “dar-üI küfür” alanında görmekte; meşru kabili etmemektedir.

4-Örgüt, hilafet devletini zor kullanmadan kurmayı hedeflemektedir. Bu konuda meşru savaşın, yani cihadın kurallarına uyulacaktır. Zira cihat ancak kafirlerin baskı (zulüm) yapmaları, işgalde bulunmaları, sömürmeleri, Müslümanların can ve mal güvenliklerinin, hak ve özgürlüklerinin korunması, İslam’a ve İslam ülkelerine saldırılması gibi durumlarda meşrudur.

5-Bu nedenlerle Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26 Aralık 2006 tarih ve 9-295/322 sayılı kararında cihat kavramının çıplak savaş olarak değerlendirilmesi kaba bir yanılgıdır.

 

İKİNCİ BÖLÜME ÖZGÜ ARA SONUÇ VE TANI (TEŞHİS)

1-Örgütle ilgili olarak açılan kamu davaları dosyalarında zor/şiddet kullanıldığına ilişkin herhangi bir somut kanıt elde edilememiştir.

2-Bu nedenle duruşma yapan davanın yargıçları, ilk açılan davalarda yükletilen suçlarda “zor/şiddet” öğesi bulunmadığı gerekçesiyle aklanma kararları vermişlerdir.

3-Buna karşın Yargıtay 9. CD’nin 19.4.2004 tarih ve 1586/1453 sayılı kararıyla aklanma kararını bozmuştur.

Ancak daha sonraki kararlara örnek (emsal) oluşturan bu karar ve bu doğrultudaki öbür kararlar sakatlıklarla yüklüdür.

a-Karar, “temyiz yolu ve denetimi” anlayışına aykırıdır: Çünkü sadece hükmü denetleyen ve hükmün yargıcı olan Yargıtay yargıçları, yetkilerini aşmış; davanın yargıçlarının yerine geçerek, eylemin varlığı hakkında hüküm kurmuşlardır.

b-Yargıtay, somut eylemi değil, örgütün amacını gözeterek sonuca ulaşmıştır. Oysa suç hukukunda amaç (maksat), erek (gaye), niyet, güdü (saik), asla inceleme konusu yapılamaz ve cezalandırılamaz. Bundan 124 yıl önce l887’de 1926/765 sayılı TCY’nin kaynağım oluşturan İtalyan Ceza Yasasının Zanardelli raporunda vurgulandığı üzere, “ceza hukuku, bireylerin amaçlarıyla, erekleriyle, niyetleriyle, güdüleriyle (saik) ilgilenmez32.

4-Bu örnek karardan sonra da yerel mahkemelerin aklanma kararları verdiği olmuştur. Sözgelimi, Ankara 1 numaralı DGM’nin 27.04.2004 tarih ve 2003/60 E. 2004/48 K. sayılı kararında da olayda zor öğesi bulunmadığından aklanma kararı verilmiştir.

5-Ancak bu örnek kararın yayımlanmasından sonra, yerel mahkemeler gönülsüz ve çaresiz olarak hükümlülük kararları vermiştir. Bu dikkat çekicidir. Nitekim Ankara 11. ACM, 18. 10. 2005 tarih ve 92/314 sayılı kararda, olayda zor/şiddet öğesinin bulunmadığını, ancak Yargıtayın örgütü bir terör örgütü olarak nitelediğini ve mahkemenin de çaresiz böyle karar vermek durumunda kaldığını belirterek hüküm kurmuştur. Bu, düşündürücü bir gerekçedir.

Bu açıdan Yargıtay 9. CD’nin 19.11.2007 tarih ve 5600/8399 sayılı kararı ile düzeltilerek onanan Ankara 11. ACM’nin 2.3.2006 tarih ve 198/26 sayılı kararında yer alan “…ılımlı demokratik bir hakkı kullandıklarını ifade etmekten ziyade yıkıcı ve hırçın şekilde devirip yerine yenisini kurmak...” biçimindeki zorlama gerekçe de çok dikkat çekicidir.

Bildiğimiz kadarıyla yeryüzünde zor/şiddet öğesini bu biçimde algılayan, tanımlayan ve hırçınlıkla özdeş tutacak denli genişleten bir başka yargı kararı bulunmamaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜME ÖZGÜ ARA SONUÇ VE TANI (TEŞHİS)

l-Terör(izm) bir azınlığın zor/şiddet/dehşet yolu ile iradesini halkın/çoğunluğun iradesine kabul ettirmek için başvurduğu meşru siyasete katılma sürecinin dışında kalan hukuk dışı bir araç ve dolayısıyla suçtur.

2-Terör(izm), sağ ve sol ya da laik ve dinsel yahut da ayrılıkçı ideolojileri gerçekleştirmek amacıyla yapılan eylemleri “ideolojik terör”, zor/şiddet kullanmayan ve bu yüzden de çoğulcu ve özgürlükçü demokratik hukuk düzeninde suç oluşturmayan “uç/aşırı görüş yandaşlığı”ndan ya da kısaca “aşırıcılık”tan (ekstremizm) ayrılmaktadır.

3-Terör(izm), amacı ve davranış ın işleniş biçimleriyle öznitelikleriyle belirlenen hukuksal bir kavramdır. Ulusal ve uluslararası düzlemde terör suçunun ortak tanımına ve tipiklik (yasallık) öğesine ulaşılamamış olmakla birlikte, terör eylemlerine özgü, değişmez, belirleyici ortak ve birlikte (kümülatif) boyutların ve yapısal özelliklerin zor/şiddet, güdü/amaç, örgütlülük, sistemlilik, süreklilik oldukları gözlenmektedir.

4-Terör suçları da çoğu zaman çok hukuksal ve maddi konulu, çok etkin ve edil in özneli suçlardır.

5-Herkes terör suçlusu olabilir. Ancak etkin özne (fail) bir terör örgütünün mensubu ise “tehlikeli suçlu” kavramına girer.

6-Terör suçunun davranış öğesi, maddi/manevi zor/şiddet, “kaba güç” ya da “şiddet/kaba güç kullanma ya da “zor/şiddet tehdidi”dir. Terör suçu, ancak “zor/şiddet kullanılarak” işlenebildiği için “bağlı davranışlı bir suç”tur. Şiddetin biçimi değişebilir. Ancak zorsuz/şiddetsiz tJrör suçu düşünülemez. Bu nedenle her terör suçunda “zor/şiddet kullanma”nın var olup olmadığı araştırılmak gerekir.

7-Zor/şiddet, dolayısıyla terör davranışları ile sıradan zor/şiddet davranışları, genel zor/şiddet davranışlarının birer türüdür. Sıradan zorda/şiddette kişisel çıkarlar esastır. Buna karşılık siyasal zorda/şiddette zoru/şiddeti uygulayan kişi yakın sonuca ulaşmasına karşın zoru/şiddeti sürdürür.

8-Terör suçu, özünde “özel kasıt’la ve/ya edilgin özneler konusunda ayrım gözetmediğinden, davranışlarının sonuçlarım göze alarak suç işlediğinde “olası kasıt”la da işlenen bir suçtur.

9-Terör suçlusu, demokratik düzende, her şeye karşın, “düşman ceza hukuku” gibi deyişlerle bir “vahşi” “av hayvanı” muamelesi göremez. Böyle yapılırsa, nazizm ve/ya komünizm gibi tümelci rejimlerde geçerli olan “fail ceza hukuku”na dönülmüş olur. Türk ceza hukuku sistemi, özgürlükçü ceza hukuku sisteminden esinlenmiştir ve “eylem ceza hukuku”na dayanır.

Konumuz açısından önemli olan noktalar

-Hizb-üt Tahrir, kuşkusuz bir örgüttür.

-Peki, bu örgüt hangi suçu işlemek için kurulmuştur? Böyle bir suç varsa, özel kasıt elbette gerçekleşecektir.

-Suçlama konusu örgütün anayasal düzene karşı olduğu bellidir. Ancak, bu düzeni yıkmak için hangi suçları işlemiştir ya da bizatihi bir silahlı örgüt müdür?

-Bu suçların varlığı ve özel kastın saptandığı kabul edilse bile, acaba Hizb-ut Tahrir, üye sayısının dışında bu amaç suçları işleyebilecek elverişliliğe ulaşmış mıdır? Silahlı bir gücü var mıdır? İşte aşağıda, bu süreçte ortaya çıkan suçlara ve öğelerine değinilecektir.

-Hemen belirtelim ki, daha önce özetlenen ve örgütü mahkûm eden kararlarda bunlar hiç aranmamış; yani elverişlilik, dolayısıyla somut tehlike ve nesnel cezalandırılabilme koşulu üzerinde hiç durulmamıştır.

Konumuz açısından önemli olan noktalar

-Demek oluyor ki, bu suçun işlenmesi için kimi zaman ani, kimi zaman da kesintisiz seçenekli bir davranış, özel kasıt, somut/fizik zor (şiddet, cebir bulunacak ve bu beriki araçlar elverişli olacaktır.

-Hizb-üt Tahrir ise, yukarda belirtildiği üzere, hiçbir zaman bu anlamda cebir/şiddet kullanmamış; bu konuda ilk mahkemeler hiçbir saptamada bulunmamıştır.

....

Bilimsel Mütaalanın Orjinal Metni

Sosyal medyada paylaş: Facebook Twitter WhatsApp Telegram


Hakkımızda

Bu kampanya yıllardır yargı zulmüne maruz bırakılan Hizb-ut Tahrirli Müslümanların yaşadığı zulümlere dikkat çekmek için başlatılmıştır.


[email protected]

0312 229 77 91



Son Güncellenenler


Network Yazılım